Bir kadını anne yapan gebelik, fiziksel olarak değerlendirildiğinde bir mucizeden başka bir şey değildir.
Yaradılışı itibariyle, alma ve aldığını çoğaltarak yeniden yaratma  özelliğine sahip olan kadın, fıtratında verme ve koruma olan erkekten  aldığı spermi, rahminde değiştirip dönüştürerek, bir insan haline  getirir.
Dokuz ay boyunca özü canlı maddeye dönüştüren bir simyacı  gibidir.Hamilelik aylarında kadın pırıl pırıl parlar.Etrafına   sevgi,güzellik,mutluluk ve neşe saçar.  Kadının içindeki dişi enerji sahip olduğu koşulsuz sevgi, şefkat ve  sezgiselliği, oluk gibi, içinde oluşan cana aktarır.
Kadın daha  yüzünü bile görmediği, kendi kanını canını alarak beslenmekte olan ve  kendisine fiziksel olarak zorluklar yaşatan bebeğini, şu ana kadar  tanışmadığı bir sevgi boyutu ile sevmektedir.Doğumda yaşayacaklarının  korkusu bile bu sevginin yanında eriyip gitmektedir. 
Beklenen gün ve an gelip bebeğini ilk gördüğünde gözlerinden akan  yaşlarda gerçek sevgi,koruma içgüdüsü,fedakarlık ve şükür vardır.
Anne,  iyilik ve kötülüğün kapılarını açarak çocuğunu oradan sevgiyle  varoluşa geçirir.Ve varolduğu müddetçe yavrusunun ,( Yavru isterse 60  yaşına gelsin) adeta yeryüzüne görevli olarak indirilmiş,  koruyucu  meleği olacaktır.
Varoluşun aslıdır annelik.  Koşulsuz,beklentisiz,korkusuz bir sevgi kaynağıdır. En korkak  kadın  bile yavrusu tehlikedeyse aslan kesilir. 
Ailenin sevgiyle birleştiricisi,besleyeni, gözeteni, annedir.
Aynı zamanda bu daha büyük topluluklar için de aynıdır.Sülale, soy ,vatan, hepsinin barış içinde birlikte yaşayabilmesi kadının anne özelliği ile sağlanır. Varoluşun adaleti de anneden yani dişi enerjinin anne yansımasından geçer ki bunu da “Ana yasa, Ana vatan, Toprak ana, Ana yol, İşin anası gibi söylemlerden anlamamız mümkündür.
Zaman içinde bastırılan kadın ne olursa olsun yavrusuna anne sevgisini hala akıtabilmekte ise de dünyaya yansıttığı bu sevgi ,şefkat ve birleştirici barış enerjisi , bu bastırma ile saklanmıştır. Ve kadının ANNE enerjisinden mahrum kalan dünyamızı, bölünmeler, şiddet ve haksızlık ele geçirmiştir.
Öksüz kalan her evlat gibi dünyamız “ANNE” diye ağlamakta ve düzelebilmek için onun sevgisini beklemektedir.
Güzel haber TANRIÇA diye nitelendirdiğim dişi enerji uyanmakta ve  koşulsuz sevginin esintileri yavaş yavaş kalplere girmekte.  Şu sıralar  yaşanan, kadın cinayetlerinin  ve şiddetin fazlalaşması ise kadını  bastıran eril enerjinin kötü yönünün artık dönüşmeye başlaması ve kötü  tarafın son çırpınışlarıdır.
“CENNET ANALARIN AYAKLARININ  ALTINDADIR”  sözü de her halde sevgi boyutuna geçişi sağlayacak olan,   kadının anne özelliğindeki  koşulsuz sevginin  mecazi anlatımı olsa  gerek diye düşünüyorum..
Sevgiyle kalın coşkuyla yaşayın..
BİHİN EDİGE
